ÜNİVERSİTE VE ALT İŞVEREN İŞÇİLERİ

Av.Dr.Serdar TAHTAKIRAN (19.09.2013) tarihinde yazdı

 

                Bu gün Türkiye’nin en büyük sıkıntılarından biri, kamu kurumlarında hizmet alım ihaleleri ile çalıştırılan alt işveren işçileridir. Bu sıkıntının da sebebi kamunun kendi çalışanlarını verimli çalıştıramamasıdır. Uzun yıllardır kamudaki işgücü maliyetini düşürmek amacıyla, kamuda hizmet alım ihaleleriyle alt işveren işçileri yaygın olarak olarak çalıştırılmaktadır. Üniversite de bir kamu kurumu olduğu için aynı sağlıksız uygulamanın bir parçasıdır.

Alt işverenliğin ne olduğu ve hangi sınırlar içinde alt işveren çalıştırılabileceği İş Kanununun 2. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir. Alt işveren iki halde çalıştırılabilir. Öncelikle asıl işverenin asıl işi dışındaki yardımcı işlerinde çalıştırılabilir. İkinci olarak alt işveren asıl işin bir bölümünde ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde çalıştırılabilir. Asıl işveren, alt işverenin işçilerinin iş ilişkisinden doğan alacaklarından alt işveren ile birlikte sorumlu olur. İş Kanunu asıl işveren-alt işveren ilişkisini sıkı şekilde sınırlamıştır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bu kadar dar sınırlar içinde uygulanmasının uygun olmadığını düşünülebilir, ancak yasal düzenleme şu anda bu şekilde olduğundan kamu kurumları da hükümlere uymak zorundadır.

                Üniversitede 15 yıldan uzun zamandır süren kamuya özgü alt işverenlik uygulamalarının sonucunda, bu günlerde bazı sorunlar yaşanmaktadır. Çok uzun zamandır Üniversite (diğer üniversitelerde olduğu gibi) temizlik ihalesi ile alt işveren işçileri çalıştırılmaktadır, fakat bu uygulama bazı önemli noktalarda İş Kanununa uygun değildir. Birincisi, Üniversite temizlik işçisi olarak alt işverenden aldığı işçileri, temizlik işlerinden başka, büro işleri, otopark, sekreterlik, kütüphanecilik ve birçok başka işte çalıştırmaktadır. Bu işlerin birçoğunda Üniversitenin kendi işçileri de çalışmaktadır veya bu işlerin birçoğu Üniversitenin asıl işinin bir parçası niteliğindedir. İkinci olarak, alt işveren işçisi olarak çalıştırılan işçilere yaptıkları işe ilişkin bütün talimatları Üniversitenin yetkilileri vermektedir, denetimleri yine Üniversitenin yetkilileri yapmaktadır, hatta bu işçiler işe Üniversitenin servisleriyle gidip gelmekte, yemeklerini Üniversitenin yemekhanesinde Üniversitenin çalışanları ile birlikte yemektedir. Üçüncü olarak da, alt işverenler ihaleler ile değişse bile fiilen çalışan işçiler sürekli olarak aynı kalmakta ve aynı yerde çalışmaya devam etmektedir.

Çalışma Müdürlüğü tarafından 2009 yılında yapılan bir incelemede, Üniversitedeki alt işverenlik uygulamalarının İş Kanununa göre muvazaalı olduğu tespit edildi, bu tespite karşı Üniversitenin açtığı dava da reddedildi. Böylelikle Üniversitedeki alt işveren uygulamasının muvazaalı olduğu kesin hükme bağlanmış oldu. Bunun üzerine alt işveren işçileri, asıl işveren olan Üniversitenin işçileri gibi işlem görmek talebiyle davalar açtılar ve kamu işçilerine verilen tediye ücretlerinin kendilerine de verilmesini talep ettiler. Bu şekilde 1.700’den fazla dava açıldı. Dava açan işçilerin tamamı bu davaları kazanıyorlar. Bu davalardan başka, alt işverenin ödeme gücü olmadığı durumlarda veya iflas etmesi halinde (ki bu durumla oldukça sık karşılaşılıyor) işçinin kıdem ve ihbar tazminatlarından asıl işveren olan Üniversite sorumlu oluyor ve ihale bedelinin içinde kıdem tazminatına ilişkin bir ödeme yapmış olsa da tekrar işçiye kıdem ve ihbar tazminatları ödemek zorunda kalıyor.

                Peki Üniversiteler neden böyle muvazaalı bir yola gidiyor? Bunun nedeni, gerek işçi alımını düzenleyen Yönetmeliğin ve gerekse Devletin, memur ve işçi alımında Üniversitelere hiç kolaylık sağlamaması ve bu güne kadar üniversiteleri alt işveren kullanmaya yönlendirmiş olmasıdır. Hizmetin devamlılığı için iş gücüne ihtiyaç duyan üniversiteler ve kamu kurumlarının, İş Kanununa uygun olmayan bu fiili uygulamalara yönelmekten başka çaresi kalmamaktadır.

                Üniversitelerin yeterli çalışan bulamaması sonucu yaptığı hizmetleri durdurmaları düşünülemeyeceği için, İş Kanuna uygun olmayan alt işverenlik uygulamasının devam edeceği kesin görünüyor. Bu durumda İş Kanununda, fiili hayatın gereklerine göre tekrar gözden geçirilerek gerekli değişikliklerin yapılması gerekiyor.

Kamudaki işgücü maliyetinin düşürülmesi isteniyorsa, bunun yolunun asgari ücretle alt işveren işçisi çalıştırmak olmadığı anlaşılmalı, kamuda verimli bir personel politikası ve performansa dayalı bir ücret sistemi getirilmelidir. Kamudaki personeli verimli çalıştıramayan kurumlar, alt işveren çalıştırarak aynı işi asgari ücretle yaptırarak Ülkemize özgü akıl oyunları yapma çabasını bırakıp, sorunu gerçek anlamda çözmenin yolunu bulmalıdır. Bununla birlikte kıdem tazminatı fonuna ilişkin düzenlemenin de yapılması gereklidir. Kıdem tazminatı paylarının her ay alt işveren tarafından fona yatırılması halinde, alt işveren iflas etse bile işçilerin kıdem tazminatı alacaklarının yükü kamu kurumunun üzerinde kalmayacaktır. Bir diğer önemli nokta da şudur; ihaleyi alan alt işveren kıdem tazminatı tutarlarını her ay yatırmak zorunda olacağından, kıdem tazminatını ödemekten kaçınarak kar elde etmeyi amaçlayan sui niyetli kişilerin ihaleleri düşük fiyatla almasının yolu kapanacaktır.

 

 

Sitemizdeki tüm yazı ve makalelerin telif hakları tarafımıza ait olup, kaynak ve site adresimiz belirtilerek kullanılabilir.

Bu yazıyı paylaş