Çarlık Rusya’sında İslam ve Türklerin tarihi süreci

Cem TAHTAKIRAN (10.01.2018) tarihinde yazdı

 

Büyük  Petro (Deli Petro diye de bilinir) Rusya’nın 2. kurucusudur ve Rusya’yı Rusya yapan adam denilebilir. Büyük Petro tahta geçene kadar Rusya ve Avrupa’yı gezmiş ve oralardan haberdar bir varis olmuştur. Aynı zamanda ruhani ve milliyetçi bir kişiliğe sahip olan Büyük Petro’nun Müslümanların elindeki Slav ve Hristiyan topraklarını bağlamak gibi bir hayali de vardı. Batı’nın ve donanmaya sahip olmanın önemini Kazakların Rus ticari gemilerini yağmalamasından sonra anlayınca bu amaç doğrultusunda Osmanlı’ya iki sefer düzenleyen Petro, ilk seferde Azov’u kuşatmış ancak bu kuşatmanın sonuç vermemesi ve İsveç’le gerilimin yükselmesi üzerine ilk seferde vazgeçen sonra ordusunu reformize edip geri taarruz eden Petro, Azov ve Tagnarog gibi önemli liman kentlerini ele geçirmiştir.

     Bu denemesi başarılı olmasına rağmen yetersiz bir güçle İsveç kralını Osmanlıdan topraklarından çıkarmaya çalışan Petro, Prut nehrine taarruz etmiş ancak burada aldığı yenilgiden sonra geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu seferin üstüne ülkesini diğeri yönlere genişletmek için bir filo kurmuştur.

Bu filo Hazar Denizi filosu olarak geçiyordu ve Petro’nun İran’ın Hazar’a hükümdar oluşunu sonlandırmak için kurulmuştu. Bu filo gayet başarılı olmuş, bütün İran filosunun yok olması ve Rusların ilk defa Kafkasları geçici olarak girmesini sağlamıştı.

Katarına dönemine kadar Müslümanlar Ruslardan gelen büyük bir tehdit ile karşılaşmamışlardı. Katarına muhafazakâr ve Ortodoks hükümdarlığı adına İstanbul’u alma gibi hayalleri bulunan bir insandı. Gürcü kralının da isteği ile Rusya Kafkaslardan Gürcistan ve Çerkez bölgelerine girip önemli bir miktar toprak ele geçirdi ve Kırım’ın kukla devlet haline getirilmesini sağladılar. Bu sırada Müslümanlar Rusya’da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor zorunlu asker olarak çalışıyorlar ve Hristiyan bir kimlik içerisinde Rusya’ya asimile edilmeye çalışılıyorlardı. Tabii ki zaman içerisinde buna karşı çıkanlar olmuştu ama ya sadece bir grup içinde ya da beraber oldukları grupların güçlü ve Rusya da taraftar bulamamasından dolayı hep kaybetmişler ve daha kötü bir duruma düşmüşlerdir (Toplu katledilme, önemli adamlarının öldürülmesi ya da sürülmek gibi).

Tabii ki bu sırada Kafkaslarda Sufii akımı bu Müslümanları tek bir yumruk haline getirmeyi ve Ruslara karşı mücadele etmelerini sağladı. Ancak bu akıma ne Osmanlıdan ne de İran’dan destek gelmedi. Şah Şamil bu desteksizliğe rağmen 50 yıl dayanmıştır. O sırada Şah İsmail Çeçenleri, Tatarları, Dağıstanlıları ve daha bir çoğunu bu tarikat çevresinde toplamayı başarmıştır bunların askeri gücü dönem dönem 50 bini bulmuştur. Bu güçler Rus kalelerini yağmalamakta ve ülkeye büyük bir ekonomik vurgun yaratmaktadır ama Boris Godinov gibi bir askeri deha bu Kafkasya’daki isyanı bastırmayı başarmıştır. Bunun üzerini bu Müslümanlar Moskova’ya gitmiş ve gizli hücre şeklinde devam etmişlerdir.

  Bu Moskova’daki harekete Kırım’daki ve Orta Asya Hanlıklarındaki entelektüel kesimden de destek gelmiştir ve bu insanlar Moskova’da Pantürkizm ve Panislamizm’i yeniden harekete geçirmiş ve kendi tarikatlarını kurmuşlardır. Bu tarikat Rusya’nın Müslüman bölgelerine ilk defa bütünlük ve birlik kavramını götürmüş ve yerel halk tarafından çok destek bulmuştur. Ancak Rusya’nın baskısı üstüne bu tarikatın Orta Asya’daki okulları ve ülkenin çevresindeki matbaaları kapatılmış bir çoğu hapse atılmıştır (1880-1910).

  Bu hareket üzerine bu kişiler Rus Müslüman partisini kurmuş ve 2. seçimde meclisin 1/3’ünü almışlardır ancak yine Rusya’nın baskıcı hareketleri üzerini Orta Asya ve Kafkasya’dan milletvekili gelmesi engellenmiş ve bu hareket Meclis dışı bir örgüte dönmeye zorlanmıştır.

     En son bu hareketin kurtulanları Orta Asya’da Yeni Buhara hareketini başlatmışlar ve SSCB içerisinde Türk kimliğini geliştirmişlerdir ancak kısa bir süre sonra Stalin bu adamların tehlikeli olacaklarını düşünerek Moskova’ya çağırmış ve son kalan Türk ve Müslüman devlet adamlarının çoğunu asmıştır (1910-1930).

Azerbaycan’da da yarı sosyalist yarı milliyetçi Müsavat Partisi kalan Osmanlı askerleri ile birlikte Bakü’deki yönetimi ele geçirmiştir. Ancak Sovyetlerin Bakü’deki işçileri provoke etmesi ve silahlandırması üzerine Bakü’de katliam gerçekleştirilmiştir. Türkiye Kars anlaşması ile bu konu hakkında Azerbaycan’ın iç işlerine karışmamaya söz vermiştir ve Kafkaslar problemi hakkında SSCB’den yana durmuştur. Stalin’in ve Kazım Karabekir’in de Ermenistan’ı sevmemesi ve bölgede rakip görmeleri sebebiyle Nahçivan ve Karabağ Azerbaycan’a geçmiş Kafkaslardaki büyük şehirlerden Ermenistan topraklarına büyük göçler olmuştur.

 

Bu yazıyı paylaş