ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNDE MUVAZAA
Av.Dr.Serdar TAHTAKIRAN (27.06.2016) tarihinde yazdı
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi; karşılıklı borç yükleyen, ivazlı (karşılıklı borç yükleyen) bir sözleşmedir ve resmi şekilde yapılır. Ancak şekil eksikliği nedeniyle bu sözleşmenin geçersizliği mutlak değildir;
- “Şekle aykırılık mevcut olsa bile, miras bırakanın sağlığında sözleşmeyi benimsemesi ve ölünceye kadar bunun gereklerini yerine getirmesi karşısında, ölümünden sonra mirasçısının şekle aykırılığı ileri sürmesi objektif iyi niyet kuralına ters düşer. O halde mahkemece davanın bu bölümünün reddedilmiş olması açıklanan gerekçelerle doğru olup, bu yöne değinin temyiz itirazı yerinde değildir.” (Y2HD, 20/02/1979-914/1344)
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin muvazaalı olduğu ve gizli bağış amacıyla yapılmış olduğu iddiası her zaman ileri sürülebilir. Burada asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amacının belirlenmesidir. Yargıtay, Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının belirlenmesinde bazı kriterler belirlemiştir;
- "Asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (BK md.18 / TBK md.19) şayet bakım alacaklısının temliki, işlemde bakıp gözetme koşuluna değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin: mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılarak, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01/04/1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulunur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakım gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı fiziki ve genel sağılk durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir." (Süleyman Sapanoğlu, Muvazaa ve İnançlı işlem Davaları, Ankara-2015, sf.86-91; Y1HD, 20/02/2012, 1190/1607; 20/01/2014, 124/619; Y14HD, 09/12/2014, 10882/14103)
Bakım alacaklısının sözleşme anında özel bakıma muhtaç durumda olmaması, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaa kastı altında yapıldığını göstermez.
Aşağıda, HGK, 16/03/1988-814/247 sayılı kararda da açıkça hükmedildiği gibi; tüm çocukların ahlaki yönden murise bakmakla yükümlü olmasına rağmen, bunlardan birinin kendisine samimiyetle daha iyi bakacağı düşüncesiyle tercih edilerek, onunla ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmak murisin en doğal hakkıdır. Diğer taraftan bu durumda özel bakım ihtiyacını aramak ve özel bakım ihtiyacının olmaması halinde mal kaçırma kastının kabulü hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı açık olarak kararda belirtilmiştir.
- “Bir kimsenin gerek maddi ve gerekse manevi açıdan geleceğini güvence altına almak amacıyla, tüm çocukları ahlaki yönden kendisine bakmakla yükümlü olmakla birlikte, bunlardan birinin kendisine samimiyetle daha iyi bakacağı düşüncesiyle tercih edilerek, onunla ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak, taşınmaz bir malını temlik etmesi en doğal hakkıdır. Diğer taraftan bu durumda özel bakım ihtiyacının varlığını aramak, başka bir anlatımla özel bakım ihtiyacının mevcut olmaması halinde mal kaçırmak kastının gerçekleştiğinin kabulü de hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurur. Şöyle ki özel bakım ihtiyacı olmamakla beraber ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılan çocuk, miras bırakanla gerçekten maddi, manevi her yönden ilgilenip sağlığında her türlü ihtiyacını da karşılamış, diğeri hiçbir surette ilgilenmemiş, örneğin ziyaret görevini dahi yerine getirmemiş ise, özel bakım ihtiyacı yoktur gerekçesiyle uyuşmazlığı çözümlemek kuşkusuz her iki çocuğu aynı duruma getirecek ve hakkaniyetle bağdaşmaz sonuçlar hasıl olacaktır. Ancak miras bırakanın sözleşmeyi yaparken diğer mirasçılardan mal kaçırmak kastıyla hareket ettiği anlaşılırsa, kuşkusuz durum değişir.” (HGK, 16/03/1988-814/247)
- “Bakıp gözetme koşuluyla yapılan temliki işlemin geçerliliği için özellikle evlada karşı yapılan temlik işleminde sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu ihtiyacın sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olmaz. Asıl saptanması gereken husus, bu temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılıp yapılmadığının ve temlikte bakıp gözetme koşulunun değil, bağış amacının üstün tutulup tutulmadığının saptanmasıdır.” (HGK, 16/04/1997-2/916-354)
- “Ölünceye kadar bakma akdinin mevzuu Borçlar Kanunu 514.maddesine göre alacaklıyı borçlusunun ailesi uzuvlarından biri gibi bu aile içinde ve Medeni Kanun aile reisliği hakkındaki hükümleri dairesinde yatıp gözetmekten ve ancak alacaklının sıhhi bir müessesede tedavisine ihtiyaç halinde müessesenin masraflarını ödemekten ibarettir.” (İBK 27/12/1939-26/59)
Murisin sağlığında bakım ediminin, bakım borçlusu tarafından gereği gibi yerine getirilmediği iddiası, mirasçılar tarafından ileri sürülemez, bu iddia ile sözleşmenin feshini bakım alacaklısı sağlığında istemek hakkına sahiptir;
- “Kuşkusuz bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısının ailesi içerisine alıp, ikametgah temini, beslenme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar… Açılan davada; bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin, bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı, bakım alacaklısına ait olduğundan, onun sağlığında kullanmadığı bu hakkını mirasçılarının ileri sürmesi iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmez.. Ancak, ağır bakımı gerektiren, evladın gerektiğinde kendi yaşamından fedakarlık yaparak anasına bakmasının karşılığı olarak ona bir takım ivazlarda bulunmasını, somut olayda olduğu gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile mal verilmesinin taahhüt edilmesini yukarıda sözü edilen Borçlar Kanununun 19/2 ve 20/1 kapsamında ahlaka ve adaba aykırı kabul etmek ve edim karşılığının istanmasının BKm.65 kapsamında değerlendirmek, içinde bulunduğumuz toplumun genel ahlak anlayışı ile çelişecektir…ölünceye kadar bakım sözleşmesinin düzenlenmesinin ve amacının ahlaka ve adaba aykırı olmaması nedeniyle davanın kabulü gerekirken….” (HGK, 26/09/2007-14/648-621)
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının belirlenmesinde, bakım alacaklısı murisin, Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile devir ettiği taşınmazın değeri ve bu taşınmazın murisin mal varlığındaki büyüklüğü ve bakım borçlusunun edimi ile yapılan temlik arasındaki denge gibi kriterler de dikkate alınmaktadır.
- “Miras bırakanın sosyal güvencesinin, hayatının idamesi ve sağlığının korunmasına yetecek rahat bir gelirinin bulunmadığı, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin 20/03/2003 tarihinde yapıldığı, murisin 08/04/2004 tarihinde öldüğü, sağlığında bakılmadığı yönünde bir beyan ya da iddia da bulunmadığı, miras bırakanın 19 yıl süreyle felçli olduğu, son yıllarda ise yatalak halde bulunduğu, 19 yıl süreyle davalı ile birlikte yaşadığı, …miras bırakanın temlikteki asıl amacının, mirasçılardan mal kaçırma değil, gerçek bir ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi olduğu sonucuna varılmaktadır. Esasen, somut olayda çekişmeli taşınmazlardaki temlik edilen payların miras bırakanın ölüm tarihindeki değerinin 20.709 TL olması ve bu bedelin dahi ancak 19 yıl süreyle felçli olan miras bırakanın bakımı karşılayabilecek nitelikte olmadığı, davalının bakım akdinin gereklerini fazlasıyla yerine getirdiği anlaşılmaktadır.” (Y1HD, 21/01/2014-13310/735)
Sadece temlike konu mal ile temlik dışı mal arasında ki fark muvazaanın kesin kanıtı olamaz. Muvazaanın kabul edilebilmesi için temlike konu taşınmazın bakım karşılığı değil de başka amaçla devredildiğinin sabit olması gerekir.
- “Miras bırakan taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla değil, gerçek bakılıp gözetilmesi amacıyla temlik etmişse, işlemin muvazaa nedeniyle iptali istenemez.” (HGK, 26/03/1997-1/1000-238)
Ölünceye Kadar Bakma sözleşmeleri ivazlı tasarruflardır ve bu nedenle tenkisi istenemez. Ancak bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil, başka bir amacı (örneğin mal kaçırma düşüncesini) gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse akdin ivazlı olduğundan söz edilemez ve tenkis uygulanabilir.
- “Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir….Somut olayda murisin davacı çocukları ile bir probleminin olmadığı, 32.parseldeki ½ payını gerçekte bakım karşılığı davalıya aktardığı, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği, dolayısıyla bakım akdi ile yapılan temlikin muvazaalı olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı akitlerden olup, tenkise tabi değildir.” (Y1HD, 06/07/2006-5498/8009)
- “Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri aslında ivazlı tasarruflardan olup, tenkisi istenemez. Ancak murisin açıkça saklı payları ihlal kastı ile hareket ederek yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri tenkise tabidir.” (Y6HD, 02/04/2010-2402/2627)
Sitemizdeki tüm yazı ve makalelerin telif hakları tarafımıza ait olup, kaynak ve site adresimiz belirtilerek kullanılabilir.
Bu yazıyı paylaş